22 Eylül 2007 Cumartesi

Dilin İşlevleri


Dil ve Anlatım dersi kitaplarının metin sorularında metindeki dilin hangi işlevde kullanıldığı hep sorulmaktadır.Maalesef ,kendim de dahil ,hiçkimsenin bu konuyla ilgili bilgi sahibi olduğunu görmedim.Kitaplarda konuyla ilgili hiçbir açıklama yok.Öğretmen ne yapsın,öğrenci ne yapsın?
Bunun için internette konumuzla ilgili bir araştırma yaptım.Fakat kendi çevremde yaşanılan sıkıntıyı internet dünyasında da gördüm.Birçok sitede öğretmen arkadaşlar:" Dilin İşlevleri nelerdir?" sorusunu yöneltmiş.Cevaplar hep başlıklardan ibaret.Açıklayabilen yok.
Ben Milli Eğitim Bakanlığı'nın kitaplarda yaptığı yenilikleri sonuna kadar destekliyorum.Harika kitaplar.Fakat böyle açıklanması gereken hususlarda yardımcı olunması gerekirdi.Derslerin bir kısmı öylesine geçiştiriliyor.Öğrenci de bunun farkına varamıyor.Dilin işlevleri bunlardan bir tanesi.
Geçen sene kitaplarla ilgili toplantı yapılmış,edebiyat öğretmenlerinin görüşleri ve istekleri dile getirilmişti.Bu görüşler ve istekler değerlendirilecek denmişti.En çok bu kitaplarla ilgili cd desteğinden söz edilmişti,fakat öyle bir şey göremedik...
Dilin işlevleri ile ilgili birkaç sitede ufak tefek bilgiler buldum.Ancak cümleleri anlayabilmek için birkaç sözlük gerekmektedir.Bazı kelimelerin www.tdk.gov.tr sitesinde karşılığını bulamadım.
Ne yapacağımı şaşırdım.Öğretmenler de şaşkınlık içinde...

Dilin Altı İşlevi
1-Göndergesel(Gönderici) İşlevi:Daha çok bilgi vermek maksadıyla yazılan metinlerde kullanılır.
Dilin, bilgiyi olduğu gibi aktarma işlevine göndergesel(gönderici) işlev denir.
Örnek:

"Aruz ,şiirde ahengi sağlamak için kullanılan bilr ölçüdür."
"Fatih Sultan Mehmet,29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul'a girdi."

2-Heyecan İşlevi:Gönderici mesajı heyecan ve duygularını dile getirmek maksadıyla meydana getirmişse dil "Heyecan" işlevinde kullanılmıştır.

Örnek:
"Aman Allah'ım!Bir insan bunu nasıl yapar?"
"Çabuk olun,bir an evvel yetişmeliyiz.!"

3-Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi:Harekete geçirme işlevi de diyebiliriz.Bu daha çok emir kipindeki cümlelerde meydana gelmektedir.

"Kitabını aç,oku."
"Öğrenciler bahçede toplansın."

4-Kanalı Kontrol İşlevi:Mesaj,kanalın, mesajı iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek maksadıyla meydana getirilmişse kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır.Kısacası soru cümlelerine kanalı kontrol işlevi diyebiliriz.

"Kitaptaki soruları cevapladınız mı?"
"Bahçedeki dişbudak ağacını gösterebilir miniz?"


5-Şiirsel(Şairane) İşlev:Mesajın sınırlarını belirleyen işlevdir.Mesajın iletisi kendinde ise dil şiirsel(şairane) işlevinde kullanılır.

Örnek:

Akşam ,yine akşam,yine akşam;
Bir sırma kemerdir suya baksam.
Akşam,yine akşam,yine akşam;
Göllerde bu dem bir kamış olsam. Ahmet Haşim

6-Dil Ötesi İşlevi:Mesaj, dille ilgili bilgiler vermek için oluşturulmuşsa “dil ötesi işlev”denir.

"Dilek ve zaman ekleri fillere getirilir."


Sağdan soldan bulduklarımdan anlayabildiklerim,ancak bu kadar.Sürçü lisan ettiysem affola...



23 Haziran 2007 Cumartesi

MUKADDİME


Sanatkâr*,tabiatı taklit eden, tabiata hükmeden kişidir. Sanat da tabiatın taklit edilmesiyle, sanatkârın iç ve dış dünyasını kendine göre teşkil etmesiyle ortaya çıkan eserdir.

Sanatkârın eserlerine dikkatle baktığımızda yoktan bir şey var etmediklerini görürüz. Olmayan bir şeyle sanat yapılmaz, yapılamaz. Sanatkârlar, yaşadığımız dünyada var olan unsurları kendi görüş, düşünüş ve zevklerine göre belli bir şekle ve kalıba sokarlar. Tabi burada hedef güzel olanı yakalamaktır.
Ressamın malzemesi tabiatta var olan renklerdir. Ressam, renkler ile bir kompozisyon meydana getirir; gördüklerini, duyduklarını kendi zevkine, görüş ve duyuşuna göre tuvale aktarır. Renklerden türlü dünyalar meydana getirerek insanları kendine hayran bırakır, tabiata hükmettiğini bizlere gösterir.

Bestekâr, sesleri emri altına alır ve sesleri nakış nakış işler. Sekiz ana sesin tam ses, yarım ses aralıkları arasında oynamalar yaparak türlü makamlarda, çeşitli zevklere ve duygulara hitap eden, gönlünün en mutena köşelerinden gelen ilhamla besteler yapar.

Sabahtan akşama kadar birçok ses duyarız. Bazı sesler kulaklarımızı tıkamamıza sebep olur. Çünkü o sesler başıboştur. Bu seslere, güzeli ve güzelliği arayan sanatkârın eli değmediği için uyumlu olmaz, uyum olmadığı için de gürültüden başka bir şey olamaz, insanı rahatsız eder. Bestekâr, başıboş sesleri bir uyum içinde bir araya getirerek duygularını ve yaşadığı toplumdaki insanların duygularını bir bestede teksif eder, yoğunlaştırır; dinleyenin gönlünde bir huzur bir rahatlama meydana getirir.

Edebiyatçılar, eserlerini kelimelerle meydana getirir. Yani edebiyatçıların boyası, sesi kelimelerdir. Edebiyatçı kelimelere hükmeder. Bir demirci, demire; bir heykeltıraş, taşa nasıl şekil veriyorsa edebiyatçı da kelimelere hükmederek onları şekillendirir; duyguları, fikirleri dile getirir. İnsanların anlatmakta aciz oldukları duygu ve düşüncelere tercüman olurlar.
Edebiyat, kelimelere şekil verme sanatıdır. Dilin bütün imkânlarını kullanarak; yazarlar, şairler büyüleyici eserler meydana getirirler. Bilindiği gibi kelimeler kullanıldıkları yere göre değişik anlamlar ifade edebilirler. Bunun için dil sözlükleri meydana getiren binlerce kelimeden ibaret değildir. Çünkü iki kelime bir araya gelerek çok farklı bir anlama gelebilir. Veya bir kelimeye getirilen bir ek onu kendi anlamından çok çok farklı bir anlam kazanmasına sebep olabilir. Mesela; kalp kelimesine olumsuzluk eki olan "-siz" ekini getirdiğimizde kalbi olmayan anlamı değil de acıması olmayan anlamı kazanır. Bunun gibi yüzlerce hatta binlerce örnek verilebilir. İşte şairler, yazarlar dilin böyle bütün inceliklerini kullanarak bütün kültür varlığımız geçmişten bugüne getirmişlerdir.

Dil, geçmişle bugün ve bugün ile yarın arasında bir köprüdür. Dil, insanların birbirleriyle anlaşmaları için bir araçtır. Dil, bir milleti millet yapan değerlerin başında gelir.”Bir milleti yok etmek için önce dilinden başlamak gerekir.*” demiştir bir düşünür. Kesinlikle doğrudur. Bir milletin iskeleti dilidir. Yani milleti ayakta tutan, onu bir ve beraber kılan dilden başka bir şey değildir. Bunun için insanlar dillerini önemsemeli,ona gereken değeri verip onunla ilgilenmelidir. Dilin en güzel örneklerini okumalı gelecek nesillere dilin güzelliklerini taşıyabilmelidir.

Kendimiz olabilmek için dilimizi bilmemiz şarttır. Bunun için edebiyat ve dil derslerini görüyoruz. “Karga ördek olmaya kalkmış, tez elden suda boğulmuş.”Kendi dilini, kültürünü bırakıp başka dillerin ve kültürlerin etkisinde yaşayanlar da yok olup gideceklerdir. Eğer tarihten silinmek istemiyorsak kendi dilimizi, kültürümüzü, yani bizi biz yapan değerleri en iyi şekilde bilip gelecek nesillere aktarmalıyız…

Edebiyat ve dil dersleri ders olmaktan çıkmalıdır. Dil ve edebiyatı ders olarak görmemeliyiz. Hoca istedi diye öğrenmek zorunda olmamalıyız. Edebiyatın ve dilin bir gereklilik olduğunun farkına varmalız.Bu şuurda olanlar bu derslerde zorlanmazlar…


*Günümüzde ağzını açan herkese sanatçı dendiği için sanatkâr kelimesini tercih ettim.

*Konfiçyüs